23 Ağustos 2012 Perşembe

İZNİK 2012

Bu Ramazan Bayramında ailemizle bayramlaştıktan sonra yine İznik yollarına düştük eşimle.Bu defa bayramın birinci günü akşam güneşinin batışını İznik Gölünden seyrettik.Biz gün batımı izlerken ne yazık ki memleketimin doğusunda yine başka güneşler söndü :(


ERDİ adlı kayığı güneş batarken çektim bu defa.

Geçen sene sabahın erken saatlerinde çekmiştim onu.
http://www.kahve-keyfi.blogspot.com/2011/10/tik-tik-orada-misiniz.html


Bir balıkçı eksikti bu manzarada.Olsa çok daha keyifle izlenirdi ama kısmet olmadı :)







Bunlar da İznik gece fotoğrafları...


Ertesi gün dönüşte Göl kenarındaki yolu takip ederek Gemlik, Mudanya üzerinden Bursa'ya indik.
Yandaki fotoğraf Gemlik Körfezinden.
Mola vermişken bir fincan kahve içmeden olur mu hiç :) Ama kahve çok güzeldi doğrusu...


Yandaki de yolda bulutları görünce dayanamayıp çektiğim fotoğraf.

Şimdilik benden bu kadar, kendinize iyi bakın emi :))

17 Ağustos 2012 Cuma

KİTAP KULELERİ

Euphoric Blog evde okunmayı bekleyen kitap kuleleri ile ilgili mim başlatmış.Sevgili Lalenin Bahçesi ve Leylak Dalı'nda görünce bende eksik kalmak istemedim.
Ve evde okumayı istediğim ama bir türlü konsantre olup henüz okuyamadığım kitap kulelerini paylaşmak istedim.Tek tek liste halinde yazmak isterdim ama üşendim doğrusu.Doğal olarak fotoğrafını kısa yoldan paylaşayım dedim :)

16 Ağustos 2012 Perşembe

BAYRAM BARDAKLAŞMASI

Ocak ayındaki bardaklaşma etkinliğinden sonra etkinliği düzenleyen blog arkadaşım Madam Dö Gonç Ramazan Bayramı öncesi yine bardaklaşalım diye post yazınca katılmadan duramadım.Bu sefer bardak arkadaşım http://odaatolye.blogspot.com/ blogunun sahibi idi.
Hediyesini hazırladım ama kargoya ancak sabah vereceğim.Büyük ihtimal bayram sonu elinde olur.Bayram kargaşasına kalmasın istemiştim ama olmadı.Güzel günlerde kullanması dileklerimle...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

KİTAPLIK 2

Böyle bir kitaplık olsa evde nasıl olurdu acaba ?

Bir de kitap severler için Facebookta bir sayfa buldum.İlgilenen varsa bakabilir.

9 Ağustos 2012 Perşembe

LÖSEV Gönüllüsü Olmak Bir Ayrıcalıktır...

Büyük LÖSEV Ailesi, lösemili&kanserli çocuk ve ailelerin bu zorlu mücadelede yalnız olmadıklarını göstermek için sevgi ve azimle çalışan bir vakıftır. LÖSEV kurulduğu 1998 yılından bugüne dek faaliyetlerini duyarlı kişi ve kuruluşların destekleri ve binlerce GÖNÜLLÜSÜ’nün katkılarıyla gerçekleştirmiş; Türk halkının konu hakkında daha bilinçli ve duyarlı olmasıyla beraber tedavide %91'lere çıkardığı başarısını %100’e çıkartmayı hedeflemiştir.

LÖSEV'e gönlünü veren gönüllüler LÖSEV’in her etkinliğinde aktif rol almakta, vakıf çalışmalarına aktif katılım göstererek çocukları hayata bağlamaktadırlar.

Yüreğinde paylaşım ve sevgiye yer olan herkesi Lösev gönüllüsü olmaya davet ediyoruz.

Lösev gönüllüsü olabilmek için aşağıdaki formu doldurmanız yeterli: http://bit.ly/losevgonullusu
Lösev’i Facebook’ta takip etmek için: www.facebook.com/losev0660
Lösev’i Twitter’da da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile  paylaşımlarınızla destekleyebilirsiniz.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

MUTLULUK & SEVİNÇ & ACI & KEDER

Nisan ayında hem baba tarafından hem de 
anne tarafından misafir ağırladım.
Ardından Antalya'da Fotoiz.Com ile fotoğraf kampına
gelen arkadaşları ağırlayıp uğurladık.
Mayıs ayını yeğenimin düğün telaşı ile geçirdik.
Kılık kıyafet hazırlamakla uğraştık.
Haziran ayını yeğenimin düğünü ile karşıladık.
LYS ile devam ettik.Tam düğün ve sınav stresini attık derken
Temmuz ayının başında kuzenimin oğlunun ölüm haberi ile hepimiz perişan olduk.
Geçen hafta bir sene önce dünyaya gelen, ablamın
küçük torununun doğum gününü içimiz buruk ta olsa kutladık.
Doğduğunda hap kadardı, bugün çok sevimli bir prenses oldu.
İşin özeti ::
Hani sizinle daha önce paylaştığım bir yazı vardı.
Şimdi o fotoğraftan biri eksildi.
Sülaleye yeni katılan iki gelin ve bir yaşını doldurmuş iki de bebek var.

Kafa karışık, hava çok sıcak, yazı da karışık, idare edin artık beni bu aralar.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

TEMA Vakfından Duyurudur!!! Lütfen Okuyunuz ve Paylaşınız...



Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin.'GDO'lu olmayan, doğal tohumlarınızı poşete atmayın.. toprağa atın' 

Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün.
Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır.

Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir !
Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…

Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler..

--------------------------------------------------------------------
Dip Not::
Sevgili Afet Ergü'nün blogundan alıntıdır.

25 Mayıs 2012 Cuma

12 Mayıs 2012 Cumartesi

GALATASARAYLILARI KUTLUYORUM


Kimin kazandığı önemli değil, önemli olan herkesin sağ salim eve dönmesi.

Şampiyonluk Kupasına kendini bilmezler kan bulaştırmasın yeter ki...

Benim evdeki erkek egemen takımı Galatasaraylılar başta olmak üzere 


bütün Galatasaraylıları kutluyorum.


Dip Not:: Görsel Google Amcanın deposundandır...

ELMA DERSEM ÇIK & ARMUT DERSEM ÇIKMA

Yazılacak hikayeler, paylaşılacak fotoğraflar bir dolu 
ama o işi yapacak olan bendenizin hiç isteği yok.
Neden acaba dersiniz sevgili blogcanlar?
Belki bir gün paşa gönlüm yerine gelir de paylaşırım :)
Neyse canım, biz şimdilik Anneler Günümüzü sağlıkla mutlulukla kutlayalım da gerisi olur gider
Şimdilik sağlıkla kalın, kendinize iyi bakın emi :))
Bu portakal çiçeği de size gelsin...

18 Nisan 2012 Çarşamba

16 Nisan 2012 Pazartesi

SELAMMM, BEN GELDİMMM...

Yine çok ara verdim ama mazeretim vardı.En son Fotoiz'in Abant Kampından döndükten sonra görüştük sizinle.Kamptan döndükten bir hafta sonra eşim bir iş kazası geçirdi.Şantiyede 
elektrik panosunun içindeki şalter bir anda alev almış.Kendini hemen yere atmış ama yine de yüzü ve eli yanmaktan kurtulamamış.Yüzü birinci derece (en hafif), eli ikinci derecede yanmış.Gözlerini ise Allah korumuş.Bir hafta Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Ünitesinde yattı.Yüzü hastaneden çıkmadan önce iyileşmeye başlamıştı zaten, eli de artık iyileşti.Şimdi eline ve yüzüne 50 faktör ve üzeri olan güneş kremlerini sürüp başına da geniş kenarlı bir şapka takıp Turist Ömer gibi işe gidiyor.Sakal traşı da henüz olamadığı için ilk defa onu sakallı görüyoruz :) Allah'a şükürler olsun...
Eşim hastanede yatarken vakit geçirmek için bir türlü okuyup bitiremediğim Ayşe Kulin'in Gizli Anların Yolcusu adlı kitabını bitirdim.Bitirdim ama nasıl bitirdim siz onu bana sorun :) Sabah tam kendimi kaptırıyorum odanın kapısı açılıyor ve gece nöbetçi olan hemşire gündüz görev yapacak hemşirelere hastayla ilgili bilgi vermek için içeri dalıyor.Onlar gidiyor, kuşluk vakti hastanın beslenme saati deyip ara öğününü getiriyorlar.Ardından eşimin hastanedeki minik hayranı geliyor ziyarete :)) Kendisi de yanmış ama ayakta gezebildiği için sıkıldıkça bizim yanımıza geliyor.O gidiyor bu defa da öğle yemek saati geliyor.Yemek saatinden sonra ikindi vakti beslenme saatine kadar ortalık sakin oluyor.Tabii eşimin cep telefonları iş için ve geçmiş olsun demek için arayanlar yüzünden neredeyse hiç susmadı hastanede.Bütün bunlardan sıra kalırsa o uyuyor ben de biraz olsun kitap okuyabiliyordum.
Ayşe Kulin'in kitabını bitirdim, ardından Sinan Akyüz'ün İncir Kuşları'nı okumaya başladım.Lâkin hastaneden çıkınca ziyarete gelen giden oldu.Gündelik yaşamın koşuşturması yine başladı.Benim kitap yine yarım kaldı.Bu arada ben üst üste misafir ağırladım.Bütün kış akraba toplantılarında gezen bendeniz bir gün baba tarafından akrabalarımı, bir günde anne tarafından akrabalarımı buyur ettim.
Temizlikti, pastaydı, börekti derken geçen haftayı da böyle geçirdim.Bugün annemin yardımcısı yine Isparta'ya ailesinin yanına gitti.Bu gece ablamın biri kalır, yarın gece de ben kalırım yanında.Sinan Akyüz'ün kitabını da okuyup bitirmiş olurum kısmetse yarın gece.
Sizin için aralara yine kendi çekmiş olduğum bahar fotoğraflarından serpiştireyim de bu yazı da böylelikle son bulsun.Bir daha ki gelişime kadar kendinize iyi bakın emi :))

15 Mart 2012 Perşembe

FOTOİZ ABANT KAMPINDAN GÖRÜNTÜLER

Geçen Perşembe akşamı kampa gitmek için son hazırlıklarımı yapıyordum bu saatlerde.Ne çabuk da geçmiş zaman :) En iyisi kampı özet geçeyim ve sizi fotoğraflarla baş başa bırakayım.Gece yolculuğu yaparak sabaha Ankara'ya vardım, oradan yarım saat sonra Bolu otobüsüne bindim.Sabah dokuz gibi Bolu otogarda idim.Yakında gitmeyenler için otogar yeni yapılmış haberiniz olsun.
Bir saatte Fotoiz.Com'un sahibi Serbülent Bey ve eşinin gelmesini bekledim ve birlikte otele geçtik.Kahvaltı bile yapmadan direkt seminer salonuna geçtik.İlk günümüz seminerde geçti.Arada çay kahve molası verildi.İkram olarak lezzetli poğaçalar, kurabiyeler ve ayaküstü edilen muhabbetler seminerin en güzel tarafıydı diyebilirim.Akşam yemeğinden sonra site üyelerinin sunumlarını izledik.Kalan zamanda herkes seminere katılan hocaların ve fotoğraf sanatçılarının etrafını sarmıştı. 
Ertesi gün yine kahvaltının ardından seminer salonunda aldık soluğu.Öğle arasında Abant Gölü'ne gittik ve sucuk-ekmek yedik.Gölde fotoğraf çekelim istedik ama ne mümkün.Yer yer adam boyu kar vardı, gölü göremedik.Oradaki at arabacılarını, atlıları çektik.Hatta 2009 yılındaki kampta çektiğim kekikçi teyzeme rastladım :) Biraz muhabbet ettik, fotoğrafını çekmeme ne hikmetse bu defa izin vermedi.Göldeki zamanımız dolunca tekrar seminerin devamını izlemek için otele geri döndük.Bu arada Fotoiz En İyi Fotoğraflar 2011 albümünün satışı da yapıldı.Albümden alanlar içinde fotoğrafı olan arkadaşlardan imza istediler.Naçizane benim de bir fotoğrafım olduğu için isteyenlerin albümüne bende imzamı attım.Kendimi bir an fotoğraf sanatçısı gibi hissettim :)) İkinci günün akşamı yemekten sonra yine biraz sunum izledik ve ardından isteyen müzikli eğlenceye dahil oldu, isteyen yine muhabbete devam etti.
Pazar gün ise kahvaltının ardından otelden çıkış yapıp Gölcük Gölü'ne gittik.Hava gayet güzeldi.Gölü turladık, meşhur devlet konuk evinin ve gölün çevresinin fotoğraflarını çektik.Öğle yemeği için menümüzde kıymalı pide ve ayran vardı.Hakkını teslim etmem lazım, pide çok güzeldi.Tadı hala damağımda :) En son vedalaştık, hatıra fotoğrafları çektirdik ve dönüş yollarına düştük.Pazartesi sabahının ilk saatlerinde sağ salim evime ulaştım çok şükür...
Kampa katılan çok değerli hocalar ve fotoğraf sanatçılarının listesi altta:
Doç.Dr.Ata Yakup Kaptan
Fotoğraf Sanatçısı Dr.Erdal Kınacı
Fotoğraf Sanatçısı Esra Pozan
Fotoğraf Sanatçısı Gültekin Çizgen
Fotoğraf Sanatçısı Güngör Çınar
Fotoğraf Sanatçısı ve Gazeteci Hamit Yalçın
Fotoğraf Sanatçısı Mehmet Hanay
Fotoğraf Sanatçısı Mehmet Arslan Güven
Dr.Nezaket Tekin
Fotoğraf Sanatçısı Tekin Ertuğ
Prof.Dr.Simber Atay Eskier
Fotoğraf Sanatçısı Ufuk Kıray
Sözde kısa özet geçecektim, yine uzun bir yazı olmuş :))

12 Mart 2012 Pazartesi

SELAM :)

Abant'tan gece döndüm ama bu saat oldu, ben daha fotoğrafları ancak bilgisayara aktaracağım.
Kısmetse yarın detaylıca görüşürüz...

8 Mart 2012 Perşembe

HEDİYE

Biliyorsunuzdur belki, Ocak ayında Bardaklaşma Etkinliği adıyla bir paylaşımda bulunmuştum.
Yapılan çekilişte bana http://puantiyelikelebek.blogspot.com/ blogunun genç sahibesi çıktı.
Onun için hazırladığım hediyeleri bugün kargoya veriyorum.Bakalım beğenecek mi?
Sizin de fikirlerinizi alayım efendim :)


GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN

Bir önceki yazımda akşama görüşürüz demiştim ama kısmet gece yarısına imiş...
Şu an itibari ile takvim 8 Mart'ı gösterdiğine göre artık günümüz kutlu olsun diyebilirim.
Sağlıkla kalın, kendinize iyi bakın.Zira bir kaç gün görüşemeyebiliriz...
Kadınların gününe yine bir kadın fotoğrafı yakışır bence :)

7 Mart 2012 Çarşamba

GÜNAYDIN SEVGİLİ BLOGCANLAR :)

Evet sevgili blogcanlar, hepinize günaydın.Gününüz güzel geçsin emi...
Şimdilik bu fotoğrafları izleye durun, akşama ayrıntılı bir şekilde görüşür konuşuruz.






27 Şubat 2012 Pazartesi

GÖRÜŞMEYELİ ÇOK OLMUŞ:)

Görüşmeyeli uzun zaman olmuş yine :) 







Bu zaman zarfında Antalya'dan Tüyap Kitap Fuarı geldi geçti.Fuarla ilgili ayrıntılı yazan arkadaşlar olduğu için ben kısa geçeceğim.Açılış günü sevgili Leylak Dalı ve Hayat İzlerim bloglarının sahibi arkadaşlarla buluşup tanıştık, biraz oturup çay kahve içtik ve elbet muhabbet ettik.Hatta sevgili Lale Hanımın kulaklarını bolca çınlattık hep beraber :) 
Bu arada ben de boş durmadım ve kendime de okumak üzere dört kitap aldım.Umarım vakit bulup okuyabilirim...
Şimdilik bu kadar, yarına yeni bir paylaşımda bulunmak istiyorum ve hazırlık yapmam gerekiyor.Görüşürüz blogcanlar, ben gelene kadar kendinize iyi bakın :)

9 Şubat 2012 Perşembe

HAŞHAŞLI VE KİVİLİ KREMALI PASTA

Çay, Kahve Bahane Etkinliği için blogcu.com günlerimde paylaştığım (dile kolay tam beş yıl olmuş) Haşhaşlı ve Kivili Kremalı Pasta  tarifini tekrar paylaşmak istiyorum.
Etkinliğe katılmak isteyenler için adres Tombul Tarifler bloguna uğrasın lütfen...
-------------------------------------------------------------------

::HAŞHAŞLI VE KİVİLİ KREMALI PASTA::

Kek İçin Gerekli Malzemeler :
5 adet yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
2 su bardağı un (kabartma tozu ve unu birlikte eleyin)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 yemek kaşığı mor haşhaş

Keki Islatmak İçin :
1 yemek kaşığı toz şeker
1 adet kivi (robotta çekilmiş)
1 su bardağı su

Süslemek İçin :
4 -5 adet kivi (soyulmuş ve dilimlenmiş)
2 paket krem şanti
2 su bardağı süt

YAPILIŞI:
Yumurtaları ve vanilyayı karıştırma kabının içinde köpürene kadar (2 – 3 dakika) çırpıyoruz.Sonra şekeri ilave edip 6 – 8 dakika kadar karıştırıyoruz.
Ayrı bir kaba unu ve kabartma tozunu koyup beraber eliyoruz ve kek karışımının içine ilave ediyoruz.
En son haşhaşı da kek karışımına ilave ettikten sonra kekimizi  dibini sıvı yağla hafif yağladığımız yuvarlak büyük borcama döküyoruz.
Soğuk fırına koyduğumuz keki 160 – 170 derecede 35 – 40 dakika kadar pişiriyoruz.
Not:: Sıcaklık derecesi ve pişirme süresi sizin kendi fırın ayarlarınıza göre değişiklik gösterebilir.
Size naçizane tavsiyem ; daha önce fırınınızda kek yapıp da memnun kaldıysanız bu keki de yine aynı sıcaklık ve sürede pişiriniz.

Kekimiz piştikten sonra bir süre soğumaya bırakıyoruz.Krem şantiyi sütle birlikte çırpıp koyulaştıktan sonra buzdolabında 5 dakika kadar bekletiyoruz.Bu arada kivilerimizi yıkadıktan sonra soyup bir tabağa dilimliyoruz.
Bu işlemleri bitirdikten sonra (tülbent oyası yaparken kullandığımız) naylon iple veya uzunca bir bıçakla kekimizi ortadan ikiye bölüyoruz.Böldüğümüz kekin yarısını servis tabağına alıyoruz ve keki ıslatmak için şeker, kivi ve suyu rondo da iyice çırpıyoruz.Ve bu sosla keki ıslatıyoruz.üzerine önceden hazırladığımız krem şantinin bir kısmını yayıyoruz ve dilimlediğimiz kivileri koyup kekin öteki yarısını üstüne kapatıyoruz.Aynı şekilde üste koyduğumuz kekin diğer yarısını da ıslatıp krem şanti ve kivi dilimleri ile süslüyoruz.
Pastamızı bir gece buzdolabında bekletip öyle ikram ediyoruz.
Afiyet Olsun 

7 Şubat 2012 Salı

FIRTINANIN ARDI GÜLLÜK GÜLİSTANLIK :)

Ayrıntılar birazdan, beni izlemeye devam edin canlar...
Bu gece ve sabah saatlerinde Antalya'da okulları bile tatil ettiren fırtınanın ardından Konyaaltı Sahil yolunda yapım çalışmaları vardı.Çift yön olan yolun sahil kısmı olduğu gibi dalgalara yenik düştü her zamanki gibi.
Ben de yine her zamanki gibi Akdeniz'in çılgın ve hırçın dalgalarına dayanamayıp sahilden fotoğraf çektim.Dalga boyu ara ara yola kadar çıksa da yoldan kumsala inen merdivenlerin başındaki dalgakıranın ardına saklanıp kendimi ve makinemi koruyabildim.
Fotoğrafların bazıları çok iyi değil ama kusura bakmayın artık :)



Bol fotoğraflı bir yazı olacak, uyarması benden...:)


Yanda gördüğünüz üzere dalgalar yola kadar geldi ara ara.


Kamyonlar, iş makineleri harıl harıl yol yapımını tamamlamaya çalışıyorlardı.


Fotoğraf makinemi sizler bu fotoğrafları izleyin diye feda ettim sevgili blogcanlar :)
Yanda ve altta göreceğiniz üzere yolun henüz yapılmayan kısımları.




Teyzem oturmuş dalgaları seyredip stres atıyor.
Fırtınanın ardından Antalya gerçekten güzel görünüyor, hani memleketim diye demiyorum yani :)




Bunlar da hem yürüyüş yapıp hem de dalgaları seyredenler tayfası.


Burada da yolun stabilize olarak dolgusu yapılmış kısmının fotoğrafı var.
Eh, bu kadar yorgunluğun üstüne Evren Büfe'de bu manzaraya karşı bir demli çay içilmez de ne yapılır :)


Manzara fotoğrafı çeken bir ben değilim yani, bakın bu kadar insan da ellerinde makineleri fotoğraf çekmekle meşguller.


Sevgili blogcanlar, bu yazı burada nihayet bulur.
Kendinize iyi bakın, arada da fotoğraflara bakın emi :)
Umarım bir sonraki bol fotoğraflı yazıyla aramızda uzun uzun mesafeler olmaz :))