Benden Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Benden Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2022 Cumartesi

SAĞLIK VE MUTLULUKLA HOŞGELDİN 2022

 Pandeminin gölgesinde bitirdiğimiz 2021 yılının kapanış yazısını yazayım dedim ama ne yazacağımı inanın şu an ben de bilmiyorum :) Başlayalım da arkası gelir belki...


Sağlık anlamında çok şükür kendimizi virüsten koruduk ailecek bugüne kadar. Elbet aşılarımızı olduk, tedbirlere mümkün olduğunca uyduk. Yaz başına kadar yasaklarla evde kaldık.

Yasak biter bitmez o kadar bunaldım ki yayla faslını çok erken açtım ama evde tadilat yapma niyetiyle yaylayı bırakıp tekrar döndüm Antalya'nın nemli sıcaklarına Eylül başında. Evde yaşarken mutfağına ve evin en büyük balkonuna tadilat yapmaya kalkınca ev topyekûn ayağa kalktı ben gidiyorum diye. Şükür bir buçuk ay gibi bir zamanda bitti. Artı bir de evin içinde odalar da eşyaların bir kısmı yer değiştirdi. Nihayetinde yerleştim ama ben de bittim. Şimdi ise tadını çıkarmaya çalışıyorum.


Fotoğraf anlamında ise çok keyifsiz bir yıl oldu benim için. Fotoğraf makinemi elime bile almadım sayılır. Telefonla çektim çoğunlukla lâkin makinenin verdiği keyfi vermiyor elbette.

2021'in son yazısını yazayım dedim ancak an itibariyle 1 Ocak 2022 oldu tarih.

2022'den tüm dünyanın şu virüsten  kurtulmasını, herkes için sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.


Aktif bir yıl geçirmeyince paylaşacak çok da şey olmuyor. Bu seneyi fotoğraf anlamında ve farklı hobilerle daha aktif geçirmeye niyetliyim. Umarım gerçekleştirebilirim.

30 Ocak 2021 Cumartesi

YAYLALARA KAR YAĞIYOR

Yaylalara kar yağıyor, ayazını biz sahildekiler çekiyoruz ama inceden yağan yağmurun eşliğinde elbet. Kombili, kaloriferli, sobalı evlerimizde bedenimiz ısınsa bile ruhumuz biliyor yaylalara kar yağdığını ve içimizin üşüdüğünü hissediyoruz. Çünkü hepimiz bir tarafımızın donup, bir tarafımızın ısındığı odun, kepek yanan sobalı, kuzineli çocukluğumuzu özlüyoruz. 
Üzerinde ekmeğin kızarıp kestanenin piştiği, fırınından kek, yemek kokularının geldiği, soba üzerinde demlenmiş tavşan kanı çayın eşlik ettiği anların keyfi başka şeyde bulunmaz kış günü. Ama bu durumdan keyif alsa da bu keyfin eziyeti hep kadına düşer çoğunlukla. Sabahın köründe ev halkı kalkmadan odunluktan odun taşıyıp sobanın yakılması, herkes yatarken ısınmaya çalışan buz gibi evde ev halkına kahvaltı hazırlama, toplayıp bulaşığını yıkama; okula, işe gideni uğurlayıp günlük yemek yapma, ortalık toplayıp temizleme, çamaşır yıkama gibi hane halkının farkına bile varmadığı ama akşama kadar bir dolu işin yapılması belki de  kadınların teknolojik modernleşmeye ön ayak olmasına sebep oldu.
Okurken masal gibi gelen ama kadınları çok yoran bu düzenin değişmesi keyif aldığımız bazı güzellikleri de beraberinde yok edip gitti. Ondandır hep eskiye duyduğumuz özlem, ondandır hep sıcacık sobanın başına kedi sokulup üzerimize battaniye çekip ısınma isteğimiz. Onun içindir şehrin kaosundan, modernizminden kaçıp ormanın orta yerinde kuzineli bir evde eskiyi yâd edip elektriğimizi atma isteğimiz. 
Çamaşırı, bulaşığı makinede yıkadığımız bu zamanda iki üç gün ormanın ortasında yanan sobanın isine dumanına da katlanılır gibi geliyor bana. Erkekler de az biraz modernleştiği için bu zamanda eşlerine yardım etmeye çalışıyorlar artık. İşler o kadar da zor olmasa gerek. Elbet içlerinde yine tek tük çıkacaktır elini sıcak sudan soğuk suya değirmeyip her şeyi önüne isteyen ama ona da yapacak bir şey yok. Ancak Allah'a havale edilir öylesi de...
Konu nereden nereye geldi, neyse ben yine sizin kafanızı fazla şişirmeden gideyim en iyisi :) 

31 Aralık 2020 Perşembe

SAĞLIKLA GEL 2021

En son geçen sene adet üzere 2019 yılını uğurlamak için yazmıştım. Bu sene de adet yerini bulsun diye değil de sağlık anlamında kötü geçen 2020 yılına güle güle deyip 2021'i tüm dünyaya sağlık getirmesi dileklerimle yazıyorum.
2020 yılı minnak bir virüs yüzünden bütün dünya diken üstünde geçirdi ve dört gözle aşı beklemekteyiz hepimiz. Bir an evvel aşılarımızı oluruz da biraz soluk alır ve tedbiri yine elden bırakmadan hayatımıza devam ederiz.
Evde kaldığımız günlerde bolca puzzle yaptım. En son binbeşyüzlük iki puzzle bitirdim ve çerçeveye gitmek üzere ruloya sarıp kaldırdım kenara. Şimdi sıra yarım kalan örgü, kanaviçe gibi işleri tamamlamaya geldi. 
Pandemiden dolayı eskisi gibi fotoğraf çekmeye gidemedim ama kendi çapımda evde stillife tarzı fotoğraf çekmeye çalıştım. 
Ne kadar başarabildim bilmiyorum artık.
Sitenin bahçesindeki ve çevredeki güllere, çiçeklere dadandım.



Sözün özü her şeye rağmen güzelliklerle yaşamaya devam edeceğiz 2021'de de :)
Onun için önce sağlık sonra da ruhumuza iyi gelen ne kadar güzellik varsa beraberinde getirip gelsin. Hepinizin yeni yılı kutlu olsun sevgili blogcanlar. 



31 Aralık 2019 Salı

ESKİDENDİ O, ÇOK ESKİDEN

En son 2019 Ocak ayında yazmışım.Yağan yağmura öykünüp yazmışım.Bildiğiniz üzere son senelerde seyrek yazıyorum.İçimden geldiği, duygularımın tavan yaptığı zamanlarda yazar oldum.İstedim ki bugün de yılın son günü sebebiyle kapanış yazısı yazayım.

Yazının başlığına gelince, muhtemelen yine çocukluğumun yılbaşı gecelerine gitmiş olabilirim.Şimdi oturup ta o yılların tek kanallı televizyonunun karşısında geçen yılbaşı gecelerini anlatmayacağım.Bir kısmınız hatırlar, gençler de aile büyüklerinden dinlemişlerdir böyle hikayeleri.
********************************************
Benim asıl gelmek istediğim konu simli, ışıltılı, noel babalı ve geyikli, bakınca insana mutluluk veren rengarenk kartpostallar.Günler öncesinden uzaktaki akrabalara, eşe dosta yeni yıllarını kutlamak için çeşit çeşit bir dolu
kartpostal alıp arkasını özenle doldurup postayla gönderilirdi.Pek tabii aynı şekilde gelen kartpostalları heyecanla okur ve bir kutu içinde saklardık.
Dedim ya eskidendi o, çok eskiden.Şimdi artık akıllı telefonlarla süslü püslü emojilerle gönderilen ve alınan kutlama mesajları, photoshop programında hazırlanan tebrik kartları duygularımızı yeterince aksettirmiyor diye düşünüyorum. Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz acaba?
Düşüncelerimizi, duygularımızı daha sonra paylaşırız belki ama ben sizlerin yeni yılını kutlamak istiyorum. 2020 hepimize sağlık, mutluluk, başarı, huzur ve daha güzel olan ne varsa beraberinde getirsin.
Yeni yılda daha çok yazmak istiyorum, kısmetse görüşürüz yine. Kendinize iyi bakın emi :)
::Dip Not:: Görseller Google amcanın deposundan alınmıştır.

13 Ocak 2019 Pazar

YAĞMUR YAĞIYOR, ARAP KIZI ACEP CAMDAN BAKIYOR MU?

Niye böyle başlık attığımı bilmiyorum ama şu an yağan gök gürültülü, şimşekli yağmur beni aldı taa çocukluğuma kadar götürdü.Çocukluğum bahçeli bir evde geçti.O zamanlar kışın Antalya'ya çok yağmur yağardı.Hatta bir sene alışkanlık etti ve her Cuma günü yağmaya başlar, Pazar günü hava açardı.Cuma günleri okuldan dönüşümde eve girer girmez üstüme pembe pazen pijamalarımı geçirdim mi doğru pencerenin önündeki kanepeye oturup yağmur seyretmeye başlardım.
O anlar benim için büyük keyifti.Bütün haftayı okulla dersle tüketince Cuma öğleden sonra ve akşam aylaklık yapmayı kendime hak görürdüm.Odun sobasından çıkan çıtırtılar ve yayılan sıcaklığın eşliğinde pencereden yağmurda sokaktan gelip geçenleri seyrederdim.

Özellikle renkli desenli şemsiyesi olanları seyretmek daha güzeldi.O zamanlar şimdiki kadar renkli şemsiye yoktu sanki.
Yağmuru seyrederken yanımda rahmetli babaannem varsa başımızı sokacak bir evimiz, yakacak odunumuz var diye halimize şükretmemiz gerektiği hususuna dikkat çekerdi.
Evdeki manzara kesmezse üst kata çıkardım rahmetli anneannemlerin yanına.Evimizin karşısındaki boş arsanın olduğu aradan caddeden gelip geçen arabaları, insanları seyretmeye koyulurdum.Bu arada anneannem ya çay demler ya da süt getirirdi.

Yanına artık evde ne varsa.Ya bir gün önce fırından alınmış kurabiye ya da bisküvi olurdu.Yahut ta peksimet varsa onu yerdim.
Dedem rahmetli üşüyünce ayaklarını onun tabiriyle kızdırmak için ördek sobanın altına sokardı.Ben de ayaklarımı sobanın altına uzatmak istesem hemen engellenirdim ayaklarım yanar diye ama arada o görmeden kaçak vaziyette dikkatlice uzatırdım :) 

O sobanın üstünde yine onların tabiriyle içi su dolu ırbık yani ibrik olurdu.Abdest almak için daimi sıcak su hazırda beklerdi.Bazen ocakta ön pişmiş yemek de sobanın üstüne konulur ki ağır ağır pişsin ve tüp boşa yanmasın diye.
İşte böyle, uzunca bir aradan sonra belki de buraları özlediğimden olabilir gece gece yazasım geldi bir şeyler.
Bu arada DİP NOT olarak üstteki şemsiyeli fotoğraf bana ait, alttakiler google amcanın görsel deposundan alıntı. 
Umarım bundan sonra daha sık yazarım.Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere blogcanlar :)

13 Ekim 2017 Cuma

ÇOCUKLUĞUMA DAİR 2

Aylar olmuş buralara uğramayalı...
Gece gece dürten hatıralarım yine uykumdan etti beni.Açtım eski sayfaları, şöyle bir bakındım çocukluğuma dair ne yazmışım diye.Baba tarafımdan yazmışım da anne tarafımdan hiç yazmamışım.Onu da yazma vakti gelmiş sanırım.

Yaz aylarında rahmetli anneannemle dedem köydeki çiftliklerine giderlerdi. Arada biz de onları ziyarete gider, kalırdık.Genelde Cumartesi akşam üstü gider, Pazar akşam üstü dönerdik.Evin önüne arabayla yaklaşırken beraber çiftliğin (bana göre azman) iki köpeği koşarak gelip rahmetli babamın Korkuteli'den gelirken aldığı ekmekleri kapmak için saldırırken ben o korkuyla doğru eve kaçardım.Belki de koşarak gelen köpeklerden korkmam bu nedenle olabilir.

Köy meydanının dibinde olan evin avlusunun bir tarafında anneannemle dedemin yaşadığı kerpiç duvarlı, toprak damlı, ahşap tabanlı, iki katlı ev, diğer tarafında çiftlik işlerinde yardım eden ailenin kaldığı tek katlı ev, öbür tarafında ise ambar vardı.Ortadaki kocaman kavak ağacı yaz günlerinde gölgesiyle nefes aldırırdı.

Anılarım o kadar bölük pörçük ki toparlamak zaman alıyor.O zamanlar günlük tutmak vardı mutlaka ama bana faydalarını anlatacak kimse yoktu.Günlük tutmuş olsaydım şimdi bu yazıyı yazmak daha kolay olurdu.

Köye her gidişimde meydandaki tulumbadan kendi çapıma göre olan bakraçla eve yarısını döküp saçarak taşıdığım sudan mı başlasam yoksa düveni sürenin arkasına takılıp lastik tokyo terliğimin tekini harmanın içinde kaybettiğimi mi yazsam bilemedim.Nişasta çiğneyenlere musallat olup bende çiğnemek istiyorum diye tutturduğumdan mı söz etsem ya da teyzemlerle tarlaya kavun karpuz yemeye gittiğimden mi dem vursam acaba :)

Akşamüstü sürünün meradan dönüşünü evin damından izlerdim.Gündüzün sıcağı güneşin batarken yaydığı kızıllıkla birlikte tatlı bir esintiye döner, elektrik olmadığı için aydınlatma işi gene gazlı lambalara düşerdi.Yer sofrasında yenen yemekten sonra büyükler damda çay eşliğinde sohbet ederken ben koyun postunun üzerine yatar yıldızları seyre dalardım.

Sabah evdekilerin ayak seslerine uyanıp bütün gece ayazda kalan musluklu bidondan elimi yüzümü yıkardım buz gibi suyla.Yufka ekmeğin içine deri peyniri ve ceviz koyup dürüm yapıp elime tutuştururdu anneannem.Ivır zıvır koydukları, taban tahtasının orta kısmı biraz yıpranmış olan bir oda vardı.Karnımı doyurur doyurmaz ilk işim girmem yasak olan o odaya girerdim.Orada ablamların sallanmak için kurduğu kolan salıncağı varken ben yasak dinler miyim :) dinlemem tabii. Odanın kenarından kenarından girer ve o salıncağa oturur sallanır, yakalanınca azar işitmeyi göze alırdım.

Bazen aynı hafta kuzenlerimde köye gelirdi.Benim için ortalık panayır yerine dönerdi.Kalabalık olduğu zaman eğlenceli olurdu köy ama bir de o kalabalığa hizmet eden annem ve teyzelerime sormak lazım eğlenceli miydi diye.

Köy anılarımla ilgili hatırladıklarım şimdilik bu kadar.Yine fotoğrafsız bir yazı oldu ama idare edin artık.

1 Ocak 2017 Pazar

SEN DE GİT 2016

Evet, sen de git 2016...
2015'i uğurlarken "Bi Git 2015" demiştim ama yanılmışım.Gelen gideni aratır misali 2016 yılı kara bulutlarını ülkemin üzerinden hiç kaldırmamak üzere gelmiş.Ülkemin içinde bulunduğu durum öyle pek yakında düzelecek gibi de görünmüyor. 
Evet, sen de git 2016. Giderken getirdiğin bütün kötülüklerini, kara bulutlarını da al git. Git de ben de buraya dönüp bakabileyim.İki satır yazı yazmayı bile özlemişim.Blogları gezmeyi, okumayı bile özlemişim.
Hatta bak sen gidesin diye burada yazı bile yazıyorum senin son dakikalarında.
Az kaldı buralarda keyifli olsam da olmasam da yazı yazmaya...
2017 ülkeme ve tüm insanlığa bütün güzelliklerini getirsin.
An itibariyle hoş geldin 2017 :)

31 Ocak 2016 Pazar

VENEDİK VE KARNAVAL BENİ BEKLER

Dönüşte görüşürüz blogcanlar :) Siz üç yıl evvel çektiğim fotoğrafları seyrede durun, ben bir gidip geleyim. Bu arada kendinize iyi bakın, memlekete mukayyet olun emi :)







31 Aralık 2015 Perşembe

Bİ GİT 2015

Klasik "güle güle eski yıl, hoş geldin yeni yıl" başlıklarından birini yazmak isterdim ama bu yıl ne yazık ki memleketime pek hoş gelmedi.Hoş gelmediği gibi giderken bile hoş gitmiyor :(
Ülkemin üzerine düşen kara bulut kalkmak nedir bilmedi.Yakın çevremde yaşadığımız küçücük mutlulukları doya doya yaşamaktan utanır hale geldim.
Adı üzerinde blogum "kahvekeyfi, sabah kahvesi" keyif alınması ve keyif vermesi üzerine kurulu.Lâkin blog sahibesi olarak, ülkemin üzerindeki mutsuzluk bir ucundan beni de etkiliyor ve buralara uğramamı engelliyor.Yazmam gereken mecburi yazıların dışında içimden gelerek her hangi bir şey paylaşmak istemedim bu sene.
Gözlemlediğim kadarı ile çarşıda-pazarda karşılaştığım insanlarda da mutlu olma isteği var ama sanki onları da bir şeyler durduruyormuş gibi bir duygu var toplumda.Sadece ben mi hissediyorum böyle yoksa sizler de benim gibi mi düşünüyorsunuz bilmiyorum.
2016 yılı için herkesin dilediği, memleketimde barış ve huzur öncelikli isteğim.Sonrasında tabii ki herkes için sağlık ve mutluluk elbette.Umarım 2016 özlediğimiz toplumsal huzuru ve mutluluğu da beraberinde getirir.
Zira bu yıl içimdeki isteksizlikten; kelimeleri cümlelere, cümleleri minik hikayelere dönüştüremedim bir türlü.İstiyorum ki 2016'da bu üzerimdeki isteksizlik kalksın ben yine çekeceğim fotoğraflara minik hikayeler yazayım.Gerçekten özledim fotoğraf çekmeyi ve burada paylaşmayı...
Yakın zamanlarda cep telefonu haricinde makine ile fotoğraf çekmedim.Bugün sizinle Google amcanın görsel deposundan indirdiğim yeni yıl fotoğrafları paylaşacağım.
Şimdilik bu kadar, kendinize iyi bakın sevgili blogcanlar...



19 Ekim 2015 Pazartesi

YAZA VEDA ETKİNLİĞİ

Blog yazdığım günden bu tarafa ilk defa heceleri kelimelere, kelimeleri cümlelere bağlayıp da bir yazı yazamadığım günlerdeyim.

Antalya'lı bloggerlar olarak mekan sponsorumuz olan Akra Barut Otelde 2 Ekim tarihinde yaptığımız "Yaza Veda" etkinliğinin üzerinden 17 gün geçti ve benim bu yazıyı yazmam şart oldu artık...



Kısa zamanda güzel bir etkinlik düzenlenmesinde baş tutan blogger arkadaşımız sevgili Çağla, nam-ı diğer mutlu bademimize çok teşekkürler.










Bu güzel günde bizi yalnız bırakmayan sevgili Özlem Mekik ve Funda Aydeniz'e sevgilerimi gönderiyorum.








Birlikte güzel vakit geçirdiğimiz blogger arkadaşlarımızla bu güzel günün tekrarını mutlaka yapacağız inşallah :)













Etkinlikte hediyeleri ile bizleri mutlu eden 
Nefis Gurme Erkap Kek Kalıpları  , Ziaja Türkiye , Egem Un , Helesa Bakliyat , Tatlımo , Dost Aktar , Organik BakkalBayram Efendi Osmanlı Kahvecisi Güzeloba şb.Özdilekpark AntalyaResul Çini , Doğadan Çay , Güzel Gıda , Pakmaya , Orkide Hareketi , Çelik Baharat ,Güzel Köyden , Dr.Salt (sıvı tuz) , Lesoleil Shampoo , Epiladerma , Leyla İnanır , Açelya Çiçekçilik , Sera Çiçekçilik , Özge Ofset , For Fun Eğlence Merkezi , Tahino , Yörük Parkı - Kemer , Kelebek Park - Kundu , Dönerci Hakkı Baba , byTrileçeAkdeniz Dondurma - Kepez , Portakal Cafe 'ye çok teşekkürler...








Ve her zaman yanımızda olan Detay Diamond'a teşekkürler.





Yanda görmüş olduğunuz fotoğrafta sevgili bir kase lezzetimiz Ayşe Alkan'ın kendi elleriyle yaptığı o güzel yaş pastadan diyetteyim diye yiyemedim ama aklım kalmadı desem yalan olur.

Bizi haber yapan Antalya Magazin.com'a ve Hürriyet Akdeniz'e teşekkür ederiz :)

Şimdilik benden bu kadar.Sevgiyle kalın, hoş kalın :)


12 Ekim 2015 Pazartesi

GÜNLER KARA, GECELER UZUN

Bu ara günler kara, geceler uzun.Memleketimin orta yerine yine ateş düştü.Nice canlar gitti, niceleri hayata tutunabilmenin derdinde...

2 Ekim'de Antalya'lı bloggerlar olarak yaptığımız etkinliği yazmam, paylaşmam gerekiyor ama ben şu aralar bu paylaşımı yapacak keyifte değilim.
Blogger arkadaşlarımdan, etkinliğe sponsor olan firmalardan, beni az da olsa takip edenlerden bana zaman vermelerini istiyorum.Nasıl olacak bilmiyorum ama kendimi toparladığımda kaldığım yerden devam edeceğim.
Aydınlık günlerde görüşmek dileğimle kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın...

28 Eylül 2015 Pazartesi

KAÇAK GERİ DÖNDÜ

Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba...
Son yazdığım yazıda büyük bir keyifle Van'a gidiyor olduğumu yazmıştım sizlere.Lâkin döndüğüm günden bu yana ülkemde yaşanan olaylar ve teröre kurban verdiğimiz Şehitlerimizin acısıyla buralara dönüp bakma isteğim olmadı hiç.İçimden zerre yazmak ya da fotoğraf paylaşmak gelmedi.
Şehitlerimizin acısı kalbimizin bir kenarında ama hayat devam ediyor bir şekilde.Ülkem yas içinde olsa da kendi küçük mutluluklarımızı yine kendi içimizde yaşamaya devam ediyoruz.
Buralara tekrar geri dönmek, yazmak, paylaşmak istiyorum artık.Siz Van'da çekmiş olduğum fotoğrafı izleye durun blogcanlar...Görüşmek üzere...
Van, Muradiye Şelalesi