28 Nisan 2014 Pazartesi

Bir Başka Doğum Hikayesi

Yine bir yirmi yıl öncesi, yine bir doğum hikayesi.Genç kadın ilk doğumunda sıkıntılı, sancılı saatlerin ardından, ne olduğunu bile anlamadan kendini sezaryen için ameliyat masasında bulmuş ve sağlıklı bir şekilde bebeğine kavuşmuştu.
Ama bu defa kesin sezaryenle doğum yapacağı için korku dağları aylar öncesinden gece uykularını bir kâbusa çevirmişti adeta. Ya doğum sırasında aksi bir şey olur da terk-i diyar eylerse geride kalacak kuzucukları ne olurdu sonra.
Bir yanda böyle korkuları, diğer yanda yeni bebeğin heyecanı ve büyük oğlunu küçük kardeşine alıştırma çabaları ile geçen hamilelik döneminde ayda bir gittiği doktoru her nedense bebeğin cinsiyetini bir türlü söylemiyordu.Genç anne ikinci bebeğinin kız olmasını o kadar çok istiyordu ki her çarşıya çıktığında bebek mağazalarının vitrinlerindeki kız elbiselerinden gözünü ayıramıyordu.
Doktora son gittikleri kontrolde artık sezaryen için gün tayin edilmişti ama doktor yine bebeğin cinsiyetini söylememekte ısrarlıydı. Lâkin bizim genç anne yalvar yakar doktoru ikna etmiş ve bebeğinin erkek olacağını öğrenmişti.Öğrenmişti öğrenmesine de kızı olmasını çok isteyen annemizin tansiyonu bir anda üzüntüyle yükselmiş ve doktorundan iyi bir azar işitmişti.
Doktordan çıktıktan sonra evine gitmeye cesaret edemeyip ablasına gitmeye karar vermiş ve eşinden onu ablasına götürmesini rica etmişti.Orada biraz olsun kendini doğacak ikinci oğluna hazırlamaya başlamıştı.
Günler geçip doğum için hastaneye gittiler.Büyük oğlunu gündüz teyzeye, gece de babasına emanet eden anne ilk geceyi altı kişilik bir odada geçirdi.Bu süre zarfında oda arkadaşlarıyla sohbet ederken vakti nasıl geçirdiğini bilemedi ve uykuya daldı.Sabah doğum için ameliyathaneye aldıklarında devlet hastanesinin ameliyathanesi mi yoksa kasaphane mi olduğunu bilemediği aralara yeşil hijyenik perde gerilmiş bir ortamda çaresiz bıçak altına yatmıştı çoktan.Anestezi uzmanı narkozu mu az vermişti yoksa doktorun eli mi yavaştı bilinmez annemiz sedyeden yatağa alındığını çektiği acıdan hissetmişti bile.Bir yandan hemşirelere kendisine hemen ağrı kesici yapılsın diye yalvarıyor, diğer yandan etrafına doluşan akrabaların tesellisine maruz kalıyordu.Ağrısı o kadar çoktu ki bebeği emzirsin diye yanına getirdiklerinde acıdan görmek istememişti. 
Neyse ki yapılan ağrı kesici iğneler kısa zamanda etkisini göstermiş ve bebeğini kucağına alabilmişti.
Kız bebeği olmayacağı için üzülüp ağlayan anne gitmiş melek kadar masum gözlerle kendisine bakan oğlunu kucağına almış ve Allah'a şükretmişti.Bir daha anlamıştı ki insanın evladının kız ya da erkek olması değil sağlıklı olmasıydı önemli olan.
Doğumun ertesi günü akşam büyük oğlumu çok özledim deyince babası, çocukların hasta ziyareti yapmaları yasak olduğu halde beş dakikalık müsaade alıp oğlunu annesini ve kardeşini görmesi için hastaneye getirmişti.Anne oğul hasret gidermiş ve ailenin yeni üyesi ile oğlunu tanıştırmıştı. Ziyaret bitip baba oğul evlerine dönerken evin büyük oğlu babasına dönüp "ama o benim annem" diye serzenişte bulunmuştu.
İki kardeşin arası üç yaş dört ay olduğu için bu kıskanma normaldi.Zaten hangi kardeşin arasında kıskançlık yok ki :)
----------------------------
Evet, okuduğunuz bu hikaye de benim küçük oğlumun dünyaya geliş hikayesi.Ağabeyi için yazmıştım,
küçüğüm için yazmasam olmaz değil mi ama.
İyi ki doğdun, iyi ki varsın annem.Sen bizim evin neşesi oldun.Ağabeyine arkadaş, bana ve babana da mutluluk oldun.Sen her ne kadar karizmam çizilecek diye korkup yanaklarından öptür mesen de ben seni hep öpeceğim :) Böyle muzip biri olduğun için de ayrıca mutluyum.Şimdi yanımda değilsin, çünkü üniversite hayatın her şeyden önce geliyor.

20 Nisan 2014 Pazar

HERKES ORADA MI :)

Hazırlanın millet, önümüzdeki günler bol fotoğraflı günlere gebe...
Fotoğrafa doyacaksınız :)

15 Nisan 2014 Salı

AVAKADOLU DİP SOS

Sen fotoğraf çekmiyor muydun, dip sos ne alaka demeyin :) Sonuçta biz fotoğraf meraklıları da insanız ve aç gezemiyoruz.Elbet evdekileri de aç bırakmıyoruz yani.İllaki bir şeyler pişirip, taşırıp, hazırlayıp sofra kuruyoruz :)
Bu tarif de karşı komşum Necla ablaya ait.İlk defa onda tatmıştım bu dip sosu.Çok lezzetli bulduğum için tarifini de istedim. Sağ olsun beni kırmadı ve bu güzel dip sosu bende ara ara yapıyorum. Ama itiraf edeyim çok ekmek yediriyor :)
::Tarife gelince::
2 avakado
3 diş sarımsak
3 dolu kaşık süzme yoğurt
1 limonun suyu
tuz
İlave olarak yukarıda görmüş olduğunuz sosa ben 2-3 yaprak feslikan (fesleğen) koydum.
Bütün malzemeleri rondodan geçiriyoruz ve birazını kaseye koyup üzerini süsleyerek servis ediyoruz.Fazlasını bir saklama kabına koyup buzdolabına kaldırıyoruz.Buzdolabında 2-3 gün tazeliğini koruyor.
Aman diyeyim lezzetine kapılıp yerken kantarın topuzunu kaçırmayın emi :)
Afiyet şeker olsun.

11 Nisan 2014 Cuma

İMZA:BEN

Önce İMZA:KIZIN adlı kitap çıktı.Ben nedense bu kitapta babalara yazılan mektupların arasına babama yazmak isteyip te yazamadığım ya da bir türlü yazmaya cesaret bulamadığım satırları mektup olarak gönderemedim.Doğal olarak tren kaçmış ben de öylece bakıp kalmıştım.

Ardından İMZA:KARIN kitabı girdi devreye ve bu defa bir cesaret eşime mektup yazdım ve gönderdim.Mektubum editörler tarafından yayınlamaya değer bulunmuş ve böylelikle kitapta yerini almıştı.Kitap ilk çıktığında günlerce Antalya'da ne kadar D&R mağazası varsa hepsini aşındırmış ve en sonunda da kavuşmuştum.O kitabı elime aldığım an ki heyecanımı da burada yazmıştım.

Şimdi sırada İMZA:BEN var.Mektuplarımızı aylar önce gönderdik ama basılması ancak bu zamana kaldı.Geçen gün yine bir heyecan D&R 'ın yolunu tuttum ve kitabı elime alıp sayfalarını karıştırıp kendi yazdığım mektubu buldum ve okumaya başladım oracıkta.Sanki ilk defa okuyormuş gibiydim.İtiraf ediyorum bu defa daha çok keyif aldım bu işten :)
Bu kitapta tam 154 kadının mektubu var.Kızgınlıkları, kırgınlıkları, sevgileri, sevinçleri, üzüntüleri ve daha pek çok duygu var bu kitabın yaprakları arasında.
KOLEKTİF KADIN MEKTUPLARI SERİSİ NOKTAYI KOYUYOR:
“İMZA: BEN”
Kadınlara son bir söz söyleme fırsatı sunulursa…
Babalara yazılan mektuplardan oluşan “İmza: Kızın”la başlayan serüven, geçen sene bu zamanlar kocalara, eski eşlere, hayali prenslere yazılan mektuplardan oluşan “İmza: Karın” ile devam etmişti. Seri, kadınların “İmza Ben” diyerek imzaladıkları ve “son bir söz” söylemek istedikleri kişilere yazdıkları mektuplarla sona eriyor. Canan Tan, Cemre Birand, Çiçek Dilligil, Derya Baykal, Ece Vahapoğlu, Esra Harmanda, Nazlıcan Özkan, Sevinç Erbulak, Şafak Pavey, Yonca Tokbaş  gibi 154 kadının geçmişleriyle, gelecekleriyle, kendileriyle, sevdikleriyle, sevmedikleriyle hesaplaştıkları mektupların  bir araya gelmesiyle ortaya çıkan “İmza: Ben”, kitapseverler ile buluşuyor.
Kitapta mektuplarına yer verilen kadınlar, serinin ilk kitabı “İmza: Kızın” derken hayatlarındaki ilk erkek olan babalarına mektuplar yazmışlardı. Yanlarında olan, olmayan veya bir kez dahi göremedikleri babalarına. Kimi teşekkür etti, kimi kırgınca “Sana ihtiyacım vardı. Neredeydin?”dedi. Kimi erkenden göçüp gidenlerin arkasından gözyaşı dökerken, bir baba gölgesi bile hissetmeyenler “Kulağıma küpe olacak bir sözünüz bile gelmiyor” diye hesap sordu. 
Sonra kız çocukları büyüdü, hayatın içinde kadın olarak durmayı öğrendi. Bu sefer “İmza: Karın”’da sözümüz “o adama”ydı. “Ruh eşim” deyip aşkla dolu olandan “Mezarına gelip bu mektubu okuyacağım” deyip nefretini kusana kadar geniş bir yelpazede mektuplar yazıldı. 
154 kadın, noktayı İmza: Ben diye imzalayarak koyuyorlar. Kime, ne diyecekleri varsa onu diyerek. İmza : Ben’de sevgi bulacaksınız. İmza : Ben’de öfke bulacaksınız. İmza: Ben’de şükür, azim, korku bulacaksınız. İmza: Ben’de hayatın ta kendisini bulacaksınız.
Yazarlarının en saklı hayallerini okuyacağınız kitabın geliri, serinin diğer iki kitabı gibi yine çok güzel bir amaca hizmet için ayrılıyor.  “İmza: Ben” kitabının telif geliri, görmeyenlerin dünyasında da minik de olsa bir ışık yakabilmek hedefiyle, bu yıl 10. Yılını kutlayan Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’na (TÜRGÖK) bağışlanıyor. Kitabın ayrıca sesli kitap versiyonu da görme engelliler için TÜRGÖK tarafından oluşturuldu.
Yaşama bir kez daha kadın gözünden bakmak, yüreğinden geçenleri anlamak isterseniz “İmza: Ben” size eşsiz bir fırsat sunuyor.



TÜRGÖK HAKKINDA
Görme özürlülerin eğitimleri ile kültürel gelişimlerine ücretsiz hizmet eden, Türkiye’nin ilk ve tek görme özürlüler kitaplığı TÜRGÖK( Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı); yurdumuzda yaşayan görme özürlüler ile yurt dışında yaşayıp da Türkçe bilen görme özürlülerin, yazılı kaynaklara erişimini sağlamak üzere 2004 yılında İzmir’de faaliyete geçmiştir. Görmeyen kişilerin Türkçe okuryazarlık oranını arttırmak, eğitim ve kültürlerine katkıda bulabilmek ve bu amaçla yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla Av. Gültekin Yazgan tarafından kurulan TÜRGÖK, 5000’i aşkın görmeyen üyeye hizmet vermektedir. Kitaplık hizmeti alan  görmeyenler bu vasıta ile kendi kitaplıklarını da  oluşturmaktadır.
Üyelerine sesli ve kabartma (Braille) baskılı roman, ders kitabı, ÖSS, KPSS, SBS, açıköğretim  (lise, ilköğretim) soru bankaları ve sınav testleri  hazırlamaktadır. Ayrıca aylık yayın organları olan; ilköğretim 1. kademe öğrencileri için “Yavru Balarısı” (Braille Kabartma)dergisi 2. kademe öğrencileri için “Balarısı” (Braille Kabartma) dergisi, lise öğrencileri ve yetişkinler için de sesli MP3 formatında “Arkadaş” dergisi hazırlanarak ücretsiz olarak kargo ile adreslerine gönderilmektedir.
Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı, Türkiye’nin her yerine, ayrıca İngiltere, Hollanda, Kıbrıs, Amerika,Almanya’ya ücretsiz ve geri iadesiz hizmet vermektedir. 
Tüm bu hizmetler, sayıları 500’ü aşan gönüllü destekçi ve bizlere kuruluşundan itibaren destek olan sponsorlar sayesinde üretilmektedir. www.turgok.org 
EDİTÖRE NOT: 
BANU ÖZKAN TOZLUYURT 39 yaşında, yönetim danışmanı. BT Danışmanlık adlı şirketin sahibi. Yönetim, iletişim, kişisel gelişim konularında eğitimler verip danışmanlık yapıyor. Yaşam koçluğu sertifikası sahibi yönetici/kişisel koçluk yapmakta. Yazmayı, okumayı çok seviyor. Hayat Çocukla Güzel, İmza Kızın, İmza Karın adlı yayınlanmış kitapları mevcut. Gezi, kişisel gelişim, gündeme ait yazılarını www.banunundunyasi.com da okurlarıyla paylaşıyor.(www.banunundunyasi.com)
ESRA AYLİN AKALIN 39 yaşında, Zürafa isminde bir anaokulunun kurucu ortağı. Aynı zamanda Okus Pokus adlı freelance metin yazarlığı şirketinde, web siteleri, bloglar, dergiler, kataloglar.. aklınıza gelen her türlü mecra için metin içeriği sağlıyor. Yazmayı, okumayı, gülmeyi, çocukları çok seviyor. İmza: Kızın ile başlayan bu serüvenin fikir annelerinden.  www.kakarakikiri.wordpress.com blogunda mizah ağırlıklı  yazılarını okurlarıyla paylaşıyor. 
Ayrıntılı bilgi için:
Banu Özkan Tozluyurt
banuduru@gmail.com / banu@banutozluyurt.com 
0542.427.31.37