7 Eylül 2014 Pazar

ÇOCUKLUĞUMA DAİR

Bu sene Korkuteli'ye annemin yanına her gelişimde içimde taşıp duran duygular sanırım bu gece klavyenin tuşlarına dökülmeye niyetlendiler...
Ata toprağı, baba ocağıdır benim için Korkuteli.Çocukluğumun yaz günleri, belki de en eğlenceli zamanlarıdır.Korkuteli'ye gelir gelmez mahallede gezmeye çıkardım.Bahçeden bahçeye geçerek; önce Mustafa dayım(babamın dayısı olur), komşu Zehra teyze, Şerif Hanım hala, Dürüye teyze(babamın teyzesi), Remziye teyze(Mustafa dayımın kayın validesi), komşu Feride Hanım teyzeler derken evin yolunu anca bulurdum.İlk zamanlar az zılgıt yemedim bu yüzden ama baktılar ki bu konuda ben iflah olmuyorum :) çaresiz annemler kabullendi vaziyeti.Zira her Korkuteli'ye gelişimde tekrarlanan bir seremoniydi benim için.
(Neredeyse sülalenin şeceresini ortaya çıkaracakmışım :) )
Bir zamanlar bağ bahçe içinde kerpiç duvarlı-toprak damlı evlerin olduğu şirin bir ilçeydi Korkuteli. O bir zamanlar dediğim çocukluğumun geçtiği 70'li yıllar.Evlerin önünden baraj yapılmadan önce Korkuteli'nin içinden geçen çayın kolları olan arıklar akardı.Evlerde bırakın lavaboyu çeşme bile yoktu.Elektrik de yeni gelmişti o yıllar.Ondan önce eskilerin bildiği lüks lambalar, gaz lambaları vardı.
Rahmetli büyük babam ve babaannemin de vardı kerpiç duvarlı toprak damlı (bizim ev) bir evi.Bilenler bilir, neredeyse 40-50 cm. kalınlığında duvarları, küçücük pencereleri olur bu evlerin.Kışın soğuk, yazın sıcak işlemez o duvarlardan.
Bizim evde yaz gelince buzdolabı gibi olurdu.Geceleri yorganla yatardık yaz günü :) Ben çocuk olduğum için o vakitler geç kalkma gibi bir lüksüm vardı ama sabah kahvaltı hazırlığı için çıkarılan tıkırtılardan sonra kalkmak farz olurdu.Lâkin, sabah kalkar kalkmaz sofaya açılan cümle kapısı açıldığından sabah ayazını içimde direkt hissetmemek için odanın kapısında bir müddet bekler, kim yerinden kalkarsa koşarak onun yerini kapardım.Tek şart büyük babamın yerine oturmak yasaktı.Korkuteli'de benim için sabah kahvaltısı=biber közlemesi demekti.Sofraya oturacak insan sayısı her zaman için fazla olurdu.
Kışı Antalya'da bizlerin yanında geçirdikleri için büyük babam ile babaannem, buradaki eve evlatlığı ve ailesi yaz kış içinde yaşayarak bakıyordu. 4 kişi onlar, 5 kişi de üç kız kardeş ve anne-babam olmak üzere biz etti 9 kişi, 2 de büyük babamla babaannem, oldu 11 kişi.Gördüğünüz üzere bu kalabalığa közlenen biberden çıkan kokuyu varın siz hesap edin :) Hâlâ en sevdiğim kokudur köz biber kokusu.
Sabah kahvaltısının ardından büyükler gündelik işlere koyulurdu.Benim de kendi çapımda fırından ekmek alıp gelme gibi önemli bir işim vardı.O zamanlar fırınlar 50'lik, 100'lük bilet bastırırlardı matbaaya.Ekmek almak isteyenlerde toplu olarak o biletlerden alır eve koyarlardı.Her gün ne kadar ekmek lazım gelirse elime o kadar bilet, bir de file tutuşturup fırına yollarlardı.Fırından sıcacık çıkmış ekmekleri alıp eve dönerken illaki ekmeğin birinin köşesini karnım tok bile olsa tırtıklardım.Sonra gelsin oyun saati...
Bahçede koca bir dut ağacı vardı.Yanında da artık işlevini yitirmiş ve içi toprakla dolmuş bir kuyu vardı.Kuyu alçakta olduğu için kuyunun üzerine çıkar, oradan da dut ağacına tırmanırdım.Dutun gövdesinde rahatça oturabileceğim bir düzlük vardı. Oraya oturur dutların en olgununu seçerdim.Fazla dut yemem yasak olduğu için kimse görmeden ne kadar yersem o kadar kârdı.
Dut faslı bitince mahalledeki çocuklarla oyuna dalar, oyundan sonra eve girmeden önce evin önündeki arıkta ayaklarımı yıkayıp üzümler olduysa bir ufak salkım koparıp onun da hatırını sorardım :)
Akşamları da tarhana çorbasıyla özdeşleşir benim açımdan.Çünkü, bahçeden toplanan tazecik biberler, sarımsakla halleşen taze nane tarhananın olmazsa olmazıydı.Akşamın çökmesiyle evin cümle kapısı kapanır, ışıkları yanar, çocukluğumdan bir gün daha devrilmiş olurdu.
Gece gece aklıma düşüp beni yazmaya iten anılardan birazı...
Uzun ama ben yazarken keyif aldım, umarım siz de okurken keyif alırsınız.Belki bir kaç gün içinde yine çocukluğumun Korkuteli günlerine ait kıyıda köşede kalan anılardan bir kaçını daha yazarım.Şimdilik kendinize iyi bakın.Sanırım fotoğrafsız ilk yazım oldu bu...