31 Mayıs 2010 Pazartesi
NACİYE DENİZ ÖĞRETMENİMİZİ ZİYARET
NOSTALJİ adlı yazımda sizlere bahsettiğim ilkokul arkadaşlarımın bir kısmı ile bu Pazar günü (30 - 05 - 2010) ilkokul öğretmenimiz NACİYE DENİZ 'i ziyarete gittik.Maaşallah, seksendört yaşında olmasına rağmen sağlığı sıhhati yerinde, enerjik ve hafızası kuvvetli biri olarak karşıladı bizi.Hepimize sarıldı, öptü.Bazılarımızı daha çabuk hatırladı, bazılarımızı da oturup sohbet ederken hatırladı.Eğitim verdiği dönemde öğrencileriyle ilgili yaşadığı ilginç olayları kaydettiği defterleri getirip bize gösterdi.Onları okuyunca hepimiz ayrı duygulandık.Çocukluğumuza döndük yine.Yazdığımız tahrirlerin (kompozisyonların) ve yaptığımız resimlerin kendince önemli olanlarını saklamış.Zamanımız dar olduğu için hepsine bakamadık ama daha sonraki geniş bir vakitte tekrar buluşup onlara da bakmak için söz verdik.İlkokul bittikten sonra neler yaptığımızı, nerede okuduğumuzu, ne iş yaptığımızı, evlenip çoluk çocuk sahibi olup olmadığımızı tek tek sordu.Yine çok güzel bir zaman geçirdik hep beraber ve tekrar buluşmak üzere sözleşip vedalaştık.Bizleri apartmanın dış kapısına kadar gelerek uğurladı.Kendisine buradan sağlık ve mutluluk dileklerimle birlikte teşekkür ediyorum.

27 Mayıs 2010 Perşembe
KIRMIZI
SERGİYE DAVET
Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Fotoğraf sergimizin bu seneki konusu "KIRMIZI" olarak belirlendi. 24. yıl Sergimizi 6-13 Haziran 2010 tarihleri arasında, ÖZDİLEK PARK ANTALYA AVM' de izleyebilirsiniz.
Başlangıç tarihi: 6 Haziran 2010 Pazar Saat 19.30
Bitiş Tarihi: 13 Haziran 2010 Pazar 23:30
Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.
Sevgiler
ANFAD YÖNETİM KURULU
Başlangıç tarihi: 6 Haziran 2010 Pazar Saat 19.30
Bitiş Tarihi: 13 Haziran 2010 Pazar 23:30
Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.
Sevgiler
ANFAD YÖNETİM KURULU
25 Mayıs 2010 Salı
ÇOCUK OL(ama)MAK...
Bu aralar bir faaliyette bulunmuyorum, fotoğraf çekmeye bile biraz mola vermiş durumdayım.Dolayısıyla buraya iki satır karalayacak herhangi bir konu da yok.Hal böyle olunca imdadıma yine fotoğrafsever arkadaşım Ergün Karadağ yetişti.Sabah facebook.com da paylaştığı bir fotoğrafı ve altına yazdığı yazıyı okuyunca çok beğendim.Kendisinden izin istedim fotoğrafı ve yazıyı paylaşmak için, sağolsun beni yine kırmadı.Ben de sizin için o fotoğrafı ve yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan burada paylaşıyorum.
Sevgili Ergün Karadağ'a teşekkürlerimle... -------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÇOCUK OL(ama)MAK...
Hangi kaderle, hangi umuda yol alacaksın.
Sen mi çizdin yaşayacağını, şehrin çok ötesinde,tüm çocukluğunla sen mi umutların peşine düşeceksin.
Elli metre ilerinde boy boy binaların arasında ,yarın gönderecekleri yaşam alanında , çadırında sen mi çocukluğunu yaşayacaksın...
Hangi parka kaç adım ötedesin. Hangi mutluluğun geleceğindesin.
Sen mi aldın o oyuncağı, sen mi beğendin bir çocuğun rüya düşlerini süsleyen bir oyuncakçı raflarından.
Kaç defa yeni elbise alındı, kaçını sen beğendin.Hep toplanan sunuldu sana bu kaderinde.Aynı analık ,aynı kaderin geçmişi hep yaşayamadıklarıyla kucakladı seni.Hep yaşayamadıklarını sunmak istedi sana ,kıramadı çemberini.
Kaç defa gittin lunaparka, kaç defa bindin atlı karıncaya…
Kaç defa mutlu oldun.
Ötede geçen arabalara baktın, gelecek olanları aradın hep gözlerin.
Bir gün yine birileri geldi,yine konuştular yine yağmurlu bir havada toplandı çadırınız…
Uzağa kaderine tekrar gittin.
Kaç defa kışın ortasında sıcacık bir odada yıkandın, kaç defa ısındın,kaç defa doydun.
Bulabildin mi hikayelerdeki çocukluğunu.
Yokluğun yoksulluğun ortasında, kimler düşündü senin sonranı..
Aynı kaderi yaşayanlar ne yaptı senin geleceğine.
Çocuk kalbin,sunulanı yoklukta dahi sevmen, kaderine isyan edemeyecek olman çocukluğundan.
Ne farkın var öteden.
Elin de bir bebeğin ,sıcacık kalbinin saflığı.
Yaşamın saflığında..
ya sonrası…
ERGÜN KARADAĞ
Sen mi çizdin yaşayacağını, şehrin çok ötesinde,tüm çocukluğunla sen mi umutların peşine düşeceksin.
Elli metre ilerinde boy boy binaların arasında ,yarın gönderecekleri yaşam alanında , çadırında sen mi çocukluğunu yaşayacaksın...
Hangi parka kaç adım ötedesin. Hangi mutluluğun geleceğindesin.
Sen mi aldın o oyuncağı, sen mi beğendin bir çocuğun rüya düşlerini süsleyen bir oyuncakçı raflarından.
Kaç defa yeni elbise alındı, kaçını sen beğendin.Hep toplanan sunuldu sana bu kaderinde.Aynı analık ,aynı kaderin geçmişi hep yaşayamadıklarıyla kucakladı seni.Hep yaşayamadıklarını sunmak istedi sana ,kıramadı çemberini.
Kaç defa gittin lunaparka, kaç defa bindin atlı karıncaya…
Kaç defa mutlu oldun.
Ötede geçen arabalara baktın, gelecek olanları aradın hep gözlerin.
Bir gün yine birileri geldi,yine konuştular yine yağmurlu bir havada toplandı çadırınız…
Uzağa kaderine tekrar gittin.
Kaç defa kışın ortasında sıcacık bir odada yıkandın, kaç defa ısındın,kaç defa doydun.
Bulabildin mi hikayelerdeki çocukluğunu.
Yokluğun yoksulluğun ortasında, kimler düşündü senin sonranı..
Aynı kaderi yaşayanlar ne yaptı senin geleceğine.
Çocuk kalbin,sunulanı yoklukta dahi sevmen, kaderine isyan edemeyecek olman çocukluğundan.
Ne farkın var öteden.
Elin de bir bebeğin ,sıcacık kalbinin saflığı.
Yaşamın saflığında..
ya sonrası…
20 Mayıs 2010 Perşembe
NOSTALJİ
İlkokulu bitirdikten sonra bir şekilde ayrılan yollarımız facebook.com sayesinde tekrar kesişti ve dün yani 19 Mayıs'ta bir kısmımız bir araya geldik ve hasret giderdik.Şaka gibi ama dolu dolu otuzüç yıl olmuş.
Çoğunlukla ilkokul yıllarımızdan, biraz da bugünümüzden konuştuk muhabbet ettik.Okula başladığımız ilk yıl yanlış hatırlamıyorsam altmışaltı öğrenciydik.Yıllar içinde bu sayı farklı sebeplerle değişkenlik gösterdi ama hepimiz aynı öğretmenin eğitiminden geçmiş olarak mezun olduk.O günlerden bugünlere herkes biraz değişse de simaları pek değişmemişti.Hatta bazı arkadaşlarda aradan geçen otuzüç yılın izleri neredeyse hiç belli olmuyordu.Çoğu doktor olup mesleğinde çeşitli kademelere yükselmiş, kimisi de kendi işini kurup ticaret hayatının içinde kendilerine yer edinmişlerdi.Birbirimize yaptığımız şakalar, ettiğimiz kavgalar, sert mizaçlı öğretmenimizden yediğimiz küçük şaplaklar, ödevimizi yapmadık diye işittiğimiz azarlar...Hepsi o günlerin acı-tatlı hatıraları olarak muhabbetimize kapı araladı.Ben kendi adıma çok keyifli bir öğleden sonra geçirdim.Güzel geçen bu buluşmayı en kısa zamanda daha geniş katılımlı bir akşam yemeğinde tekrarlamak üzere sözleştik.Ama ikinci buluşmamızı bugün hâlâ hayatta olan ilkokul öğretmenimizi ziyaret ederek gerçekleştireceğiz.Sonrası...Sonrası kısmet bakalım :)
Çoğunlukla ilkokul yıllarımızdan, biraz da bugünümüzden konuştuk muhabbet ettik.Okula başladığımız ilk yıl yanlış hatırlamıyorsam altmışaltı öğrenciydik.Yıllar içinde bu sayı farklı sebeplerle değişkenlik gösterdi ama hepimiz aynı öğretmenin eğitiminden geçmiş olarak mezun olduk.O günlerden bugünlere herkes biraz değişse de simaları pek değişmemişti.Hatta bazı arkadaşlarda aradan geçen otuzüç yılın izleri neredeyse hiç belli olmuyordu.Çoğu doktor olup mesleğinde çeşitli kademelere yükselmiş, kimisi de kendi işini kurup ticaret hayatının içinde kendilerine yer edinmişlerdi.Birbirimize yaptığımız şakalar, ettiğimiz kavgalar, sert mizaçlı öğretmenimizden yediğimiz küçük şaplaklar, ödevimizi yapmadık diye işittiğimiz azarlar...Hepsi o günlerin acı-tatlı hatıraları olarak muhabbetimize kapı araladı.Ben kendi adıma çok keyifli bir öğleden sonra geçirdim.Güzel geçen bu buluşmayı en kısa zamanda daha geniş katılımlı bir akşam yemeğinde tekrarlamak üzere sözleştik.Ama ikinci buluşmamızı bugün hâlâ hayatta olan ilkokul öğretmenimizi ziyaret ederek gerçekleştireceğiz.Sonrası...Sonrası kısmet bakalım :)
15 Mayıs 2010 Cumartesi
AKRABA TOPLANTISI
Aşağı yukarı yedi sekiz senedir akraba toplantısı yapıyoruz.Epey kalabalık bir grub oluşturuyoruz.Toplanmamızın asıl amacı bizden sonra gelen yeni neslin birbirini tanıması, bilmesi ve ileride de bu geleneği devam ettirerek akrabalarını unutmaması.Elbetteki şimdi bizim bir araya gelme isteğimizi onların ileride devam ettirip ettiremeyeceğini bilemeyiz.
Bizim akraba toplantılarımızın bahaneleri hazır.Anneler Günü, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, İlkbahar pikniği, Sonbahar pikniği, Yayla toplantıları gibi. Bu arada bu toplantıları annemin kız kardeşleri, kardeş çocuklarıyla yapıyoruz.
Annemler dört kız kardeş ve hepsinin de eşleri vefat edeli yıllar oldu ama daha dün gibi aklımızda.Çocukları olarak biz onlara Altın Kızlar adını taktık.
Bu toplantılara bazen okulu ya da işi nedeniyle katılamayan akrabalarımız oluyor.Hepimiz en büyüğümüzden kucağımızdaki bebeğe kadar eksiksiz olarak toplandığımızda 46 kişiyi buluyoruz.Bir düğün bayram yapsak başkasına gerek kalmayacak.Biz kendi kendimize yetecek gibiyiz.Şu anda sülalenin en küçüğü sayılan ve ablamın torunu minik Efe'nin fotoğrafı da altta.Fotoğrafa maaşallah demeden bakmayın emi :)
Şimdilik bizim sülaleden bu kadar...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)