6 Nisan 2010 Salı
BAHAR HAVASI ÇARPTI
Ev halkından birisi nezle grip olmaya görsün hele.O iki-üç günde iyileşir ayağa kalkar, arkasından ben hastalanırım.Ama benim hastalığım öyle çabuk geçmez, beni uzunca bir süre süründürür.Hamarat bir hatun olmasam da sonuçta evde yapılması gereken işleri de hasta bile olsam yapmam gerekiyor.Lale Hanım gibi çifter çifter kızım yok ki bana bir tas çorba pişirip yedirip içirsinler, adaçayı yapsınlar da iyileşeyim :)
Ne yapalım, ben de kendi kendime bakıyorum.Sabah sabah yaptım bir dallı çay, yanına da miss gibi susam kokan simit ve peynirle kahvaltımı yaptım.Birazdan tavuk suyuna hasta çorbamı da yaparım.Hasta çorbası da neymiş demeyin.Bizim ailede tavuklu şehriye çorbasının bir adı da hasta çorbasıdır.Çorbama limonu sıkar, içerim.Ben kendi kendime bakarım :) Siz de kendinize iyi bakın emi...

3 Nisan 2010 Cumartesi
BİBERLİ PEYNİRLİ EKMEK
Biberli peynirli ekmek tarifini paylaşmayı uzun zaman önce aklımdan geçiriyordum ama bu sabahın körüne kısmetmiş :)
Çünkü, bir saat kadar önce yine evde ekmek kalmadığı için sabaha acele yetişsin diye ekmek makinasında ekmek yapmaya yeltendim.Epeydir makinada ekmek yapmadığım için de bıçaklarını yerleştirmeden sen kalk bütün malzemeyi koy teknenin içine ve makinayı çalıştır.Makinayı çalıştırdıktan hemen sonra bıçaklarını koymadığımı farkettim ve hemen makinayı fişten çekip tekneyi bir kabın içine boca ettim.Bıçakları yerleştirdikten sonra tekrar bütün malzemeyi geri koyup çalıştırdım yine makinayı.Bakalım sonuç nasıl olacak?
Bu vesileyle de biberli peynirli ekmek tarifini paylaşmak aklıma düştü ve sabahın köründe oturdum bilgisayarın başına.Tarif aslında daha önce paylaştığım BİBERLİ ZEYTİNLİ EKMEK tarifiyle aynı.Değişen tek şey sadece içine eklediğimiz malzeme (hani makina BİP diye ötünce).Ekmeğin içine ben tercihen yağlı bir peynir rendeleyip koydum.Miktarını ölçmedim ama sanırım avucumun içini dolduracak kadardı.Biraz da dereotu ve kırmızı biber doğrayıp ekledim.Peynir yağlı olduğu için pişerken içinde eridi ama lezzeti ekmeğe yayılmıştı.

30 Mart 2010 Salı
PORTAKAL ÇİÇEĞİ
22 Mart 2010 Pazartesi
17 Mart 2010 Çarşamba
KIRKGÖZ HAN
Antalya Burdur yolu üzerinde Antalya'ya 30 km. uzaklıkta bulunan Kırkgöz Han'ı kitabesine göre II. Gıyaseddin Keyhüsrev Bin Keykubat tarafından 1236 - 1246 yılları arasında yapılmıştır.
Osmanlılar zamanında onarılmıştır. Beden duvarlarından dısarıya doğru fırlayan abidevi portalı bezemesizdir. Tonazla örtülü uzun ve yatay bir holden sonra (15x49m.) 51x49m. genişliğinde büyük bir avluya girilmektedir. Bu avlunun doğu ve batısında kalın kesme taş payeler kesme taşdan sivri kemerli revarklar sıralanmıştır.Giriş kapısının arkasında sivri beşik tonozlu iki eyvan bulunmaktadır. Bu bölümlerin diğer bölümlerden farklı oluşu özel bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Kuzey cephesini içeriden tamamen kapatan tonozla örtülü olan kesme taştan bir bölüm bulunmaktadır.
Hanın yapı malzemesini moloz taş duvarlar oluşturmaktadır. Revak kemerlerinin arasındaki dolgular Osmanlı dönemine aittir. Avlu çevresindeki bölümler yuvarlak kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanmıştır.
Döşemealtı belediyesinin talebi üzerine Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restorasyon çalışmalarına başlanmış olup, kısa sürede tamamlanarak turizme açılmıştır.
::Altta ise Antalya'nın en önemli su kaynaklarından Kırkgöz'ün fotoğrafı mevcut::
Eskişehir Odunpazarı ve Çağdaş Cam Sanatları Müzesi ile Kütahya'dan izlenimlerimi paylaşmayı istiyordum ama bu tarihi yapıyı fotoğrafları ile birlikte paylaşmayı şu an için daha önemli gördüm.
Siz fotoğraflarla birlikte yapının nasıl yapıldığını özümseyedurun ben de fotoğraf sitelerindeki fotoğrafları izlemeye devam edeyim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)