2 Nisan 2011 Cumartesi

(: KAFA ÜTÜLEMECE :)

En son ortaokul arkadaşlarımla buluşmaya gideceğimi yazmış ve detayları sonra aktaracağımı belirtmiştim ama kısmet olmadı bir türlü.
Sizinle paylaşımda bulunamadığım süre içinde bilgisayarla fazlaca haşır-neşir olmamdan kaynaklanan boynumda ve başımda ağrılar oluştu ve doktora gittim.Doktor şikayetimi dinleyip muayene ettikten sonra bana bilgisayarla bu aralar çok fazla muhabbet etmememi önerdi.Ağrı kesici-kas gevşetici ilaç ve merhem yazıp bana ilaçların bitiminde kontrole gelmemi söyledi.İlaçlarım yeni bitti, ağrılarım da yok şimdi ama sanki arada sırada da olsa boynumda bir ağırlık asılıymış gibi hissediyorum.Pazartesi günü kontrole gideceğim tekrar, bakalım ne diyecek.
Aslında 31 Mart Perşembe sabahı sizinle bir şeyler paylaşma niyetindeydim.Hatta kendimi o sabah çok iyi hissettiğim için fotoğraf makinemi alıp evimin bulunduğu sitenin bahçesinde ve çevresinde baharın habercisi portakal-turunç çiçeklerini fotoğraflamaya çıktım.Biraz dolanıp mis kokuları içime, ciğerlerime doldurup biraz da fotoğraf çektikten sonra eve döndüm.Hemen bilgisayarı açıp fotoğrafları aktardım ve düzenleyip kolajladım lâkin aldığım ilaçların etkisi midir yoksa bahar havası mı çarptı nedir bilemedim, bir uyku bastı bana anlatamam.Blog yazmayı daha sonraya bırakıp kanepeye uzandım, akşamı etmişim neredeyse.Dün de bizim lise tayfası kızlarla her zamanki olağan toplantımız vardı.Arkadaş yine döktürmüş sağ olsun.Ne kadar az yemeye çalışsak ta onu tadına, bunun tuzuna bakarken midelerimiz tam anlamıyla bayram etti.Elbet sonra kilo olarak geri dönüşü olacak bu yemelerin :) Bugün de annemle beraberdim.Bu kadar kafa ütüleme yetsin artık.
Bu yazıyı sonuna kadar okuyup kafası ütülenen siz değerli arkadaşları güzel bir bahar fotoğrafı bekliyor ödül olarak :)

18 Mart 2011 Cuma

ÇANAKKALE ZAFERİ'NİN ANISINA

Çanakkale Zaferi'nin 96. yıldönümü anısına büyük oğlum Zeki'nin ortaokulda iken gittiği Çanakkale gezisi sırasında çektiği Sembolik Türk Şehitliğinden bir fotoğrafı sizinle paylaşmak istiyorum.

8 Mart 2011 Salı

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Ne yani, sadece bir gün için mi kadın olduğumuzu hatırlayacağız ya da hatırlanacağız?
Diğer günler ne yapacağız, hatırlamak veya hatırlanmak için kırk takla mı atacağız?
Buyrun size çok bilinmeyenli bir denklem, bakalım nasıl çözeceksiniz ya da çözeceğiz...
Neyse bırakalım biz şimdi bu denklem işini çözmeyi de senede bir gün de olsa kadın olduğumuzu hatırlamanın ve hatırlanmanın keyfini çıkaralım :))

4 Mart 2011 Cuma

DREAM = RÜYA

Yine çok uzun bir ara verdim ama kendimce önemli nedenlerim vardı.Nedir, ne vardı, niye gibi kısmı bana kalsın.Çok özel konular değil ama yazıp ta kafanızı şişirmeyeyim.
Ben sizinle bu hafta sonu için bir video paylaşmak istiyorum.Daha önceki yazdığım yazıların birinde sevgili Kemal Kamil Akça'yı ve onun düş gibi fotoğraflarını paylaşmıştım.Şimdi de onun düş gibi fotoğraflarını video olarak izleyin istiyorum.İyi seyirler, iyi haftasonları dilerim :) Kendinize iyi bakın.



Dream Of A Maid (Photos by Kemal Kamil AKCA)
Yükleyen cikolataliwaffle. - Özgün ve yaratıcı web videolarını izle.

10 Şubat 2011 Perşembe

KARABATAK

Bu aralar karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan ben yine ortaya çıktım :) Kaybolma sebebim ise sömestre tatili nedeniyle İzmir'deki arkadaşlarımın Antalya'ya gelmiş olmasıdır.Onlarla ve çocukları ile güzel günler geçirdim geçen hafta ama yazmak bugüne kısmetmiş. İzmir-Antalya ne âlâka derseniz biz üniversiteden arkadaşız ve o gün bugündür bağımız hiç kopmadı.Bazen ben giderim İzmir'e, bazen de onlar Antalya'ya gelir.Bu geldiklerinde daha fazla zaman geçirme şansımız oldu.Hava çok soğuk olmasına rağmen deyim yerindeyse Antalya'nın altını üstüne kattık.Bol bol fotoğraf çektik.Bu yanda görmüş olduğunuz fotoğraf ise bizim evde mola verdiğimiz sırada çekildi.Onlar İzmir'e döndü ama benim yoğunluğum bitmedi elbette.
Geçtiğimiz Pazar günü eşimle birlikte onun işi icabı Demre'ye kadar gittik.Giderken sahilden gittik, dönerken de Finike-Elmalı-Korkuteli üzerinden Antalya'ya geldik.Finike ile Elmalı yolu arasındaki AVLAN GÖLÜ 'nde fotoğraf çektim.Hava da fotoğraf için uygundu ve güzel fotoğraflar elde ettim kendimce.

Tatil nedeniyle çocuklar da birbirini görsün diye akraba toplantılarını haftada bire bindirdik.Bu arada liseden sınıf arkadaşımın babası vefat etti.Bugün onu başsağlığı için arkadaşlarla birlikte ziyaret edeceğiz.Bir tarafta ölüm, diğer tarafta yaşam hesabı arkadaş toplantımız var yarın.
Hamiş :: Bu tatilde benim kafa kaşıyacak vaktim olmadı ama benim hiç şikayetim yoktu doğrusu :))

27 Ocak 2011 Perşembe

GÜNÜNÜZ GÜZEL OLSUN

Günlerdir Antalya'da hava kapalı, bir yağar bir açar vaziyetteydik.Yağmurlu havayı severim ama çok uzun sürünce, hele bir dolu çamaşırı ev içinde kurutmaya kalkınca hafiften sinirlerim gerilmeye başlıyor nedense.
Ama bugün güneşin ilk ışıkları evin içine dolunca benim de içime güneş doğdu sanki.Biz Antalya'lılar için havada poyraz var, yani rüzgâr kuzeyden esiyor.Doğal olarak kuzeyin soğuğunu da bize getiriyor.Olsun, güneş var ya...O yeter bana, ne de olsa güneş girmeyen eve doktor girermiş :))
Benim çocuklar tatili biraz erken başlattığı için haliyle geç kalkıyorlar.Şu anda kahvaltı etmekteler.Onlar kalkmadan ben kendime Botany'nin tarçınlı elma çayından yapıp içtim bir güzel.Sabah sabah iyi geldi, içim ısındı bu soğukta.
Çayımı içerken sabah kahvenize eşlik etsin diye google amcanın görsel deposundan nergiz fotoğrafları indirip kolajladım ki kokusu size kadar gelsin.Hazır görsel depoya uğramışken bir de köpüklü kahve fotoğrafları da indirip kolajladım.Eh o da evde kahve keyfi yapma imkânı olmayanlar için :) Nergiz kokularının arasında sizi sabah kahvesine davet ediyorum efendim.Gününüzün güzel geçmesi dileklerimle...

24 Ocak 2011 Pazartesi

SERGİ & SERGİ

Size bir sergi haberim var.Nü fotoğrafın ustalarından biri olan NİKO GUİDO 'nun ÇIPLAK adını verdiği fotoğraf albümünün sergisi var.Sergiyi izlemek isteyenler için gerekli bilgiler altta ::


Tarih :: 26 Ocak 2011 Çarşamba
Saat :: 18:00 - 21:00
Yer :: Piramid Sanat (Feridiye Cad. No: 23 - 25 Taksim)

22 Ocak 2011 Cumartesi

TOPRAK KÂSE

Oldu yine bir on gün neredeyse sizlerle birşey paylaşmayalı.Bu aralar biraz meşguldüm.Çünkü annem biraz rahatsızdı.Doktordu, hastaneydi, tahlillerdi derken check-up'tan geçti.Salı günü arkadaşlarla dışarıda buluştuk, yedik-içtik, muhabbet ettik.Bu arada biraz fotoğraf çektim.Perşembe gün üyesi olduğum ANFAD'da REHA BİLİR'in fotoğraf gösterisi vardı.Gösteriden sonra hep birlikte akşam yemeği yedik, fotoğraf üstüne sohbet ettik.Bugün Alanya'da AFSAK'ın 2011 yılı etkinliklerinin ilki olan  "İZDOF  (İzmir Doğa Fotoğrafçıları) KARMA FOTOĞRAF SERGİSİ" nin açılışına gideceğim.Akşam da ortaokul arkadaşlarımızla yıllar sonra ilk defa bir araya geleceğiz.Yazarken baktım da bu haftayı epey yoğun geçirmişim, geçireceğim.Yoğun haftanın ayrıntılarını fırsat bulursam daha sonra kayda düşerim.Ben bugün gezerken oğullarım da evde tatilin tadını çıkarmaya başlayacaklar...

Bu kadar yoğun olan biri ne yapar? 
Elbetteki tembellik yapar ve eski blogunun arşivinden yazı araklayıp buraya aktarır :))

Kaseyi çocuklar resim kursuna gittikleri zaman atölyede yapmıştım.Zemini açık renkle boyadım.Onun üzerine beyaz renk su bazlı akrilik boyayı sürdüm ve işaret parmağımla üzerine bastırarak "hani duvarlara yaptıkları hesap" efekt yaptım.Daha sonra bildiğiniz suluboyaları sulandırıp yukardan aşağıya akıttım.Tabanda biriken rengarenk suluboyalara da ebru tekniğinde uyguladığım deseni uyguladım.Kenarlarına da iki renk suluboya ile kontür geçtik.Kontürü ben düzgün yapamadığım için resim kursundaki öğretmenimiz Füsun Dimli yapmıştı.
http://kahvekeyfi.blogcu.com/diger+hobilerim/sayfa/1 
İzleyin ve okuyun emi :)) Görüşürüz...

10 Ocak 2011 Pazartesi

HAYDARPAŞA'YA SADAKAT

Fotoğrafa başlayalı üç yıl oldu ama benim arşivimde bir tek Haydarpaşa Garı fotoğrafı yok.Bu nedenle biraz üzgünüm.Kısmet olup İstanbul'a gidemedim.Gidip te çekemedim bir türlü.Ben çekemeden de canım Haydarpaşa Garı neredeyse küllere karışıyordu az kalsın.Benim buradan ciğerim yanarken orada yaşayanların Haydarpaşa Garı'yla birlikte ciğerlerinin kül olması ortak bir hareket doğurdu ve Haydarpaşa Garı'nın yeniden onarılıp hayata döndürülmesi için insanlar el ele yürek yüreğe birleştiler.
Bu hareket 15 - Ocak - 2011 Cumartesi günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu'nda bir araya gelecek.Toplantıda uzman konuşmacıların önemli paylaşımları, film ve fotoğraf gösterimleri olacak. İlgilenenler için link burada.
O gün orada olamasam da yüreğim Haydarpaşa Garı'yla birlikte olacak.
DİP NOT :: Fotoğraf ilgili linkten alıntıdır.

5 Ocak 2011 Çarşamba

BİR DOĞUM HİKAYESİ

Yirmi yıl öncesiydi. Kışın en soğuk yüzünü gösterdiği günlerdi.Hava adeta buz kesiyordu.Annesinin karnında rahat rahat tembellenip dururken doğmak için ilk sinyali verdiğinde takvim 4 Ocak 1991'i saatte sabahın 07:30'unu gösteriyordu.Doğuma daha yirmi gün vardı doktorun hesabına göre.Öyleyse bu acele neydi? Genç çift gelen ilk sinyalle telaşlanıp doktoru aradılar ve öğleden sonra saat üçe kadar doğum sancısı kendiliğinden başlamazsa hastaneye gelmelerini önerdi doktor.Doktorun sözünü dinleyip öğleden sonraya kadar beklediler.Lâkin ne sancı ne de ağrı vardı.Sabahtan ikindiye kadar bebeğin içinde bulunduğu su kesesi neredeyse tamamen boşalmıştı.
Hastaneye gider gitmez önce muayene etti doktor ve sonra sûni sancı için iğne yaptı.Anne adayı biraz heyecan ama fazlaca korkuyla doğum odasında beklerken baba adayı ise çoktan hastanenin koridorlarını bir aşağı, bir yukarı arşınlamaya başlamıştı.Arada bir hastanenin bahçesine inip sigarasından iki nefes çekip tekrar yukarıya çıkıyordu.
Annenin sancıları artıp çığlık attıkça ablası ve annesi merakla kapıdan başlarını uzatıp vaziyeti kontrol ediyorlardı.Anne adayının çektiği sancıyı sanki onlarda dışarıda çekiyordu ama ellerinden sadece beklemek geliyordu.
Anne adayı saatlerce sancı çekmiş, bu süre zarfında yan odalarda bir avazda normal doğum yapanların bebeklerinin ağlama seslerini duyup endişelenmeye başlamıştı.Sabah sabah dünyaya gelmek için acele eden bebeği aynı aceleyi doğum kanalına girmekte göstermemişti.Doktor da bu endişeye katılıp saatler gece 24'ü gösterirken anneyi sezeryane alıp bebeği dünyaya getirmeye karar verdi.
Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan takvimin 5 Ocak 1991'i gösterdiği günün ilk saatinde doğmuş ve ciğerlerine o soğuk kışın oksijenini depo etmeye başlamıştı bebek.Bebeği yıkayıp, giydirdikten sonra babanın kucağına vermişlerdi ama annenin daha ayılmasına  zaman vardı. Çok şükür ki bebeğin de annenin de sağlığı iyiydi.
Anne kendine gelir gelmez bebeğini yanına getirdi hemşireler.Artık ana-oğul anne karnında başlayan yolculuklarını yan yana, akşamları da babanın katılımıyla birlikte sürdüreceklerdi.
-----------------------------
Yukarıda okuduğunuz hikaye oğlumla bizim hikayemiz.Bugün dolu dolu yirmi yaşında artık.Üniversiteye başladığından bu yana (iki yıldır) doğum gününde bir arada olamıyoruz ama gönlümüz bir çok şükür.Allah ona sağlıklı, mutlu ve uzun bir ömür versin inşaallah.Yandaki fotoğrafı liseyi bitirdiğinde mezuniyet balosuna giderken çekmiştim.